Yazar Mine Kırıkkanat, Elif Şafak’ın “Bit Palas” romanında, kendi romanı olan “Sinek Sarayı”ndan intihal yaptığı iddiasıyla dava açtı. Anadolu 1. Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada gerekçeli karar açıklandı. Mahkeme, Elif Şafak’a 159 bin lira para cezası verirken, kitabı yayımlayan Doğan Kitap’a da 83 bin lira maddi tazminat cezası verdi. Kırıkkanat taraflardan 10 bin TL de manevi tazminat kazandı. Yaklaşık 130 edebiyatçı ise ortak bir açıklamaya imza atarak Elif Şafak’a destek verdi.
Bunun üzerine Cumhuriyet’teki köşesinde bugün Mine Kırıkkanat, “İntihal” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazısında ‘Sinek Sarayı’nı nasıl yazdığının hikayesini anlatan Kırıkkanat, Elif Şafak’a destek çıkan edebiyatçıları da eleştirdi.
Kırıkkanat, “Aydınların etik sahibi olmadıkları bir toplumda, ahlak modeli yoktur” iddiasında bulunurken imzalanan ortak açıklamanın “evrensel bir utanç kaynağı” olduğunu öne sürdü.
Kırıkkanat’ın yazısı şu şekilde:
“İlk baskısı 1990 yılında Cep Yayınları’ndan çıkan Sinek Sarayı, benim ilk ve en önemli değil, ama en değerli romanımdır. İmkânsızlıklar içinde bocalarken, umutla umutsuzluk arasında gidip gelen bir ruh haliyle, daha doğrusu can havliyle yazılmıştır.
Sinek Sarayı’nı oğlumla birlikte sığındığım abla evinde, en zor durumlarda bile yazabileceğimi kendime kanıtlamak üzere, yüreğimi, ciğerimi ortaya koyarak yarattım. Sinek Sarayı, ne bir kelimesi eksik ne bir kelimesi fazla, belirsizliğin kara deliğinde debelenirken bile geleceğe dair beslediğim, o günden beri de hiç kaybetmediğim umudun, yazarlığımın şiiridir.
1980’li yıllarda, arkadaşım Serra Yılmaz’la birlikte Atıf Yılmaz ve Deniz Türkali’nin Cihangir Saray Arkası Sokağı’ndaki evinden çıkmazdık.
Henüz ne Serra ünlüydü ne de ben.
SERRA YILMAZ’IN ESİNLEDİĞİ CASUS MERAL
Cihangir semtini, ölünceye kadar dostluğumuzun sürdüğü Atıf Yılmaz ve sinema çevresi sayesinde tanıdım, sevdim. Kendimi bildim bileli yazıyordum. 1977’den beri de basında mizah yazarıydım. Atıf Yılmaz ve sinema sanatçılarıyla dostluğum, roman yazımını sinema filmi gibi düşünmemi sağladı.
Yayıncının ödünç verdiği bilgisayarda, Sinek Sarayı’nı yazmaya başladım. Başkahramanım Sinan’ı, ben öldükten sonra İstanbul’a geçmişini aramaya gelen oğlum olarak hayal ettim. Arkadaşım Serra Yılmaz’ın kişilik ve görünüşünden esinlendiğim Meral karakterini düşünüp yarattığımda, ‘Acaba kendisini casus yapmama kızar mı?’ endişesiyle telefona sarıldım. Sabah saatin 3’ü olmuş fark etmemişim. Uykudan uyandırdığım Serra, ‘Yaz canım, zaten her zaman Mata Hari olmak istemişimdir!’ deyince içim rahatladı…
PİYANOYA KARŞI DARBUKA
Keza Sinek Sarayı’ndaki darbukacı ikizler Güher ve Süher karakterlerini, 12 yaşımda girdiğim yatılı okulun birinci hazırlık sınıfını ve yatakhanesini paylaştığım dünya çapında piyanist ikizlerimiz, sevgili Güher ve Süher Pekinel’in parodisi olarak yarattım.
Sinek Sarayı’nın dış mekânı, Meral karakterinin oturduğu apartmana ilişkin tüm betimlemelerim, gerçekte Serra Yılmaz’ın Cihangir’de yaşadığı apartmandı. Bülbül Sokağı’nı, Atıf Yılmaz’ın oturduğu Saray Arkası Sokağı’nı düşünerek hayal ettim. Cinayetin işlendiği bahçeli evi, ailem kadar yakın Mine ve Ali Sirmen’in yaşadığı Başkurt Sokağı’ndaki yüksek duvarlarla çevrili boş arsaya bakarak… Ve Sinek Sarayı’nda havayı saran kötü kokuyu, romanın en önemli sahnelerinden biri olan kanlı çöplük üzerinden yaptığım toplumsal eleştiriyi, o yıllarda var olan Cihangir Kadın Doğum Kliniği’nden esinlendim.
LAF KALABALIĞINDA YANKESİCİLİK
Romanın çıkışını, sinemacı ve gazeteci dostlarımla birlikte Atıf Yılmaz’ın evinde kutladık.
Mücevher gibi işlediğim 142 sayfalık Sinek Sarayı, hızlı satılan bir roman olmadı. Zamana yayıldı uyandırdığı ilgi. Ama sevenler, bir başka türlü sevdiler. 1990’dan günümüze sık sık yayınevi, hatta soyadı değiştirmeme rağmen düzenli olarak yeni basımı yapılan bir klasik oldu.
Elif Şafak’ın 2002’de yayımlanan 379 sayfalık Bit Palas’ın, Sinek Sarayı’ndan intihal olduğunu ancak 2021’de, çok iyi okur dostlarım Prof. Dr. Füsun Özmen ve Prof. Dr. Mahir Özmen’in uyarısıyla fark ettim.
Her iki kitabın da 2020 yılında yeni basımları yapılmıştı. Karşılaştırmalı okuma sonunda Bit Palas’ta Sinek Sarayı’ndan tam kapsamlı intihal yapıldığını saptadım.
Av. Dr. Mehmet Ruşen Gültekin ve Av. Aleyna Yürek aracılığıyla Elif (Şafak) Sağlık ve Doğan Kitap’a karşı Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde açtığım davayı, geçen hafta kazandım. Elbette temyiz yolu açık.
ETİKSİZ AYDIN, AHLAKSIZ TOPLUM
Aydınlar, toplumun bilinç ve ahlak düzeyinden en az politikacılar kadar sorumludurlar. Aydınların etik sahibi olmadıkları bir toplumda, ahlak modeli yoktur.
Mahkemenin gerekçeli intihal kararını takiben 124 yazarın ‘İntihalin suç sayılması yaratıcılığımıza tehdittir’ anafikriyle temyiz mahkemesini etkilemek için imzaladıkları bildiri, işte bu anlamda evrensel bir utanç anıtıdır.
Bayanlar, Baylar… Türkiye’de hırsızlık her alanda ve bunca yaygınsa öncelikle sizler fikir hırsızlığını savunduğunuz, hatta çalmadan özgün fikir üretemediğiniz içindir!”